GERÇEK ŞAİR – RESMİYYE SABİR
Şiir — gönlün mülkü, yüreğin incilerinden oluşmuş ve duygu ipine dizilmiş mercandır sanki… O, heyecanın sitresinden masumca çekip, titreyen parmakların arasında hareket etmekte olan Kalemin izdırap içerikli murekkebidir. Hasrette kıvranan kalpler için malhemin ta kendisidir. Hayalleri kırılmış, yarım kalmış gönüller için ilaç yerinedir Şiir dediğin. Gerçek şair için ise Şiir, onun başı üzerinde, gökyüzünde ışıl ışıl parlayan güneşten başkası değildir. Aslında ancak onu baş üstündeki güneş gibi görebilenler, edebiyat dünyasına girmeye layık olurlar ve yalnız onlara, Şiirin gökyüzünde bir yıldız, bir güneş gibi parlama bahtıyarlığı nasip olacaktır. Kalem de bazen çok aciz kalır, yani gönülde fışkırmakta, dalgalanmakta olan duyguları ifade etmeye yetersiz kalır ve ancak istidad sahibi, yetenekli birinin elinde ondan güzellikler doğmaya başlar. Şiiri seven gönül sahipleri de onları Gerçek Şair olarak tanırlar, hele tek bir sözcük, tek bir kelimenin cilvesinden bile o şiirin kime, hangi şaire ait olduğunu anlarlar. Mesela, “Ablacığım Hayat! Niçin insanlar sana böyle bir sıcak ifadeyle seslenmiyorlar?” şeklindeki sesleniş, kime ait olduğu sorulursa, her kes: Marina Svetayeva, diyecektir. “Olsun, bana sevgi ve mutluluk ikram etmesen de, Acı şöhret ile adımı yükselt”, — işbu satırlar Anna Ahmatova’ya ait olduğu fazla açıklama yapmadan da anlaşılır. “Affetme bizi, Vatan!” — ilk defa bu cumleyi okuduğum zaman, inanın, öyle bir üşüdüm ki ayaklarıma kadar buz gibi oldum. Öyle içten duygu, o kadar samimi sözler… Kuşkusuz, o kalbin en derin yerinden çıkan, yürekten dökülen mercan tanelerine benzer. Azerbaycan şiir sanatında adını duyurmuş Resmiye Sabir’in yazdığı bu satırlar çok ilgimi çekti ve ben şairi yakından tanımak için onun kitaplarını aramaya başladım. “Hapisteki suskunluk”, “Renksiz gözyaşları”, “Unuttun beni”, “Sahilsiz adam” ve sair… bunlar istidadlı yazarın telif ettiği kitaplar.
Yılları yola salmışım,
Ne yaz, ne kışım kalmayıb.
Neyim vardıysa harcadım,
Ömürden yaşım kalmayıb.
Seni öldürüb yas tutdum,
Sonra kendimi avutdum,
Bağışla, seni unutdum,
Bağışla, huşum kalmayıb.
Gözümden kaçıbdır uykum,
Göğe bülend olub ahım,
Gök ile elleşir ruhum,
Yer ile işim kalmayıb.
Resmiye Sabir, şiirlerinde insan kalbinin sihirli ve gizemli manzaralarını adeta bir ressam gibi çizmiştir. Ben, sözümün başlarken istidad ve yetenek konusuna boşuna değinmedim. Çünki, yazarın elindeki kaleme yön veren şey, bu kuşkusuz, yetenektir, istidaddır. Ben Resmiye Sabir’i bu yüzden yetenekli bir yazar olarak görüyorum. Bu şairin şiirlerinde her bir sözün Anası – hayal. O yüzden Resmiyye Sabir bir şiirinde şöyle sesleniyor:
Kalbime hüzün sepir,
Yaprakların dökümü.
Ben de ağaçlar gibi.
Dökeceyem yükümü.
Dökeceyem sonbahar,
Eski derdi-serimi.
Bilmem ki, çıplak ruhum,
Ölü mü, ya diri mi?
İzimi üşütüyor,
Sahilin soğuk kumu…
Koruyun benden sonra,
Dostlar, öksüz ruhumu.
Onun şiiri hem klasik, hem de çağdaş edebiyat zemininden sulanarak dal ve budak yazmış bir fidan gibidir. Bu fidanın güzel çiçekler açıp, güzel meyveler vereceğine gönülden inanıyorum.
Yolum üste bu taş nedir?
Bu yaz nedir, bu kış nedir?
Felek saklaya bilmedi,
Gökyüzünün taşı ağır.
XASİYYET RÜSTEM (Özbəkistan)
yazar
