Gizli Aşk
bilirim bir kuşa benzediğini yaşadığın kentin
gagası nefti kanatları nefti ötüşü nefti
ruhumda çoktandır biriken harflerin imlasını kendi
kendini öpen bir ağız olarak bir uçtan bir uca
gece yarıları bir gürültüyle ta derinden bir kuyudan belki
yırtılarak yeniden doğan bir evren gibi
o zaman mevsime hazırladığım birkaç mısra
ürkerek bir atmacadan
bir sigaranın ucunda sönen gece sirenlerini senin
ayaklarının altından kayan ışıklara benzeterek
yağmurun bunalıp durması havada ta sabaha kadar
kabarıp kabarıp patlayan bulutların bir çiçek
dürbününden geçmesi senin her bakışın
bahr-i hazer ne çabuk bir haberdir ki
vurulup düşen karaları vurulup düşen yıldızlara
sabah olmadan defnediyorlar
her şeyi denizden her şeyi sudan bekleyen
ağaçları ve otları bir kalemde geçen o iyot kokusu
o seni en iyi anlayan eskime o seni en iyi
kuşun gagasında açılan yelken ve sönen ve eskiyen ve
kimi gün çoğalan yüzler eskizler
kuleden bir küfür gibi inen karanlık
örtüyor bu gizli aşkın üstünü belki bir
anne şefkatiyle
çünkü ben gidince karlar yağacak kelimelerin üstüne
hatlar birbirine karışacak defterlerinde
hiçbir zaman anlamayacaksın çok uzaklarda kara yüzlü
kötücül cinlerin ölü bir dille konuştuklarını
kül gibi dağılan geceye bir mersiyedir seni sevmek
her gün yeniden ölen her gün yeniden
yavaş yavaş alışırsın göklerde anlam aramaya
kim bilir kimin şiirinde rastlarsın suyun neftli parıltısının
her gece bir ölüm haberi demek olduğunun
tuz ve iyot kayalarına yanaşıyor yaz usulca
ben her sabah erkenden yüzüm yüzüne değsin diye
rüzgârla yatan şehrin parklarını köşelerini
çiçeklerle donatıyorum güllerle
kanıyor parmaklarım
sonra tutup öpüyorum parmaklarını haberin olmuyor