.....

.....

TÜRK NAĞMELERİ – Asel Ospan

TÜRK NAĞMELERİ – Asel Ospan

TÜRK NAĞMELERİ

Kazakçadan Çeviren: Aşur Özdemir

I

Hoş bulduk Türk ili, gen bozkırıma kut koşan,

Unutulmaz çağlardan attı sanki mağrur tan.

Coşkudan yüreğim alev alev yanar gerçek,

Ne güzel, kardeşler bir araya gelmiş tek tek.

Erişilmez gördüm hep masal şair yurdunu,

Masal gibi bin nağme saçar, döker nurunu.

Türk ulusu kardeşim, birdir baştan atalar, 

Kardeşlere yürek açık, nurlu dileğim var. 

Şair yurdu, yırını dök tutkulu canıma,

İnci mercan bezensin bağıma, bostanıma.

Yaşadım, damaktaki tatlı ağı da bal gibi,

Yaşadım Tanrım, içim hep şakrak, masal gibi. 

Şark yırı yırlanır, gezdiğim bağ da güzeldir,

Çiçeğe tutkun kelebekçe gönlümü eğlendir. 

Şairlerin sarkıtından içtim, boş değilim ben,

Bahta fal açar gibi mahzun bakar yır bazen. 

Ak yolundan dönmeyen yüreklerin iyesi,

Hâfız idi tutkunun bozulmayan abidesi.

Hâfız oldu aldığım hava, içtiğim su, gök, yer,

Kundakta yır bebek debelenir feryat eder.

Dikenli çalıda yetişen gül dahi mutlu,

Güzellere armağan mis kokular yakutlu.

Heyhat, şair kızın yüreği her daim keder,

Kömür gözler duru kederi bebekte gizler.

Sınır tanımayan kasırgadır his dediğim,

Bedenimi dilimler her yerine gizlerim.

Uğurumu artırır yır bağının cevheri,

Soluğum da açılır, sırdaş can gibi eseri.

Tümen Türk dinler mi bu şairin yüreğini,

Tanrı Dağı’ndan uçuran kırlangıç dileğini.

Umut tanı tezrek atsın diyerek ağlarım, 

O umuda koşarak adını yazdım Tanrım.

Şairler ilinden şiir dileyen bendeyim,

Divanece gamlı gönülle yer yer gezerim.

Hâfız’ımla birlikte, güldüm, kıvandım, üzüldüm,

Sarı güzde sarardım, yeşil bağda süzüldüm. 

Huzurunu kim bozdu melek gibi bu gönlün?

Kimi kim kopardı melekçe hayattan bütün?

Şadlık arar uzanırım pir göklere her tan,

Baht arar imrenirim mis gibi yele her an.

Hâlimi sorarsan dombıranın sesindedir,

Yeğni değil yüküm de, alın yazımdır zahir.

II

Bir tuzlağa düştüm emip şiir denen derdi 

Bin hayalin içinde yanıp göyerim şimdi.

“Yoldaş olmaz mal mülk, yâr olmaz artık muradım”,

Çiğnenmiş hülyalarımı kazıyıp çıkardım.

Çok zahmetlidir artık yolu yırın, şiirin,

Kutundan korkarım ama em yok bu dert için.

Şairler semti oldu her daim kutlu hanem,

İlhamımı şımartır, kalemimi biler her dem. 

Kirpiğim kirpiğime değmedi nice geceler,

Yanıt aradım yazgı sorusuna derbeder. 

Hâfız’ımla şarap dolu kadehte sırlaştım,

Gül gibi açıldım, sanki uçmağa ulaştım.

Binbir geceyi resmettim hayal ile hemen,

Çeng sesine dünyaları veririm düşünmeden.

Nerededir Mahtumkulu’nun Sahipcemal’i?

Gamı yağmurca döküp tükendi mi amali? 

Türk yurdunu dolaşsam bulunur mu o güzel?

Çıkar mı ki karşıma o güzel ebed ezel?

Gözlerime işledim Meñli’yi ben kâmilen,

Gülzara yayarım Mahtumkulu mintanını ben.

Söyleştim aşkın ruhuyla, odlardan geçtim ben,

Ey hüsün şulesi, erdem töresi idin sen. 

Mutludur “erdemli şehir sakinleri” her dem,

Kucağına sığmış zamanın binlerce âlem.

Tam bir muammadır yeni nesil için hayat, 

Şiir bebek ağlar da huzur kaçırır heyhat. 

Hazreti Mevlana’ya meftun oldum gerçek,

Sıcak kuş yuvası yaptı kalbime o bir tek. 

Dalıp gitsem “gönlün gözgüsünce” bu siliye,

Mesnevi’ye uydum, tenkit etme ne bu diye. 

Bütün âlemi dolaşan Hızır Veli gibi,

Cemaline ben de erksiz meftunum ya Rabbi.

Düşümde meşhurların âlemini de gördüm, 

Dikilir Sadi’nin durduğu heykele gözüm. 

Gülistan’ın sayesinden parıldar bir gülzar,

Düşte değil gerçekte görmekte başka haz var.

Heft Peyker’i, Leyla ve Mecnun’u Nizami’nin,

Parıldayıp dalmayan tan çiyi Şark ilinin. ,

Kadehi arınmayan bal şaraptan Rûdeki,

“Meyi bulutun gözyaşından” damıtan Rûdeki. 

İçmek, sevmek günahsa gazel yazmak muhteşem!

Yarlıgasın bu şair kızı da Tanrı iyem!

Şeriata uymak büyüklüğün alameti,

Hak’tan nasip bekler Yunus Emre feraseti.

Gamlı yürek kara taşça çatlayıp dağıldı,

Şairlikten şeriat yükünü emanet aldı. 

İrem bağından bir vefa görmeyen Nevayi,

Edinen “ahiret sokağından” mesken Nevayi.

Ar yükünü bu fânide yüklenen Nevayi,

“Gönül teline” dokunup da giden Nevayi.

Aşkın meşakkati, cenk meydanıdır kalplerin,

Fuzûlîce kim söyleyebilir temiz, derin?

Gamı sırdaş, kanı şarap, şarkısı iç çekmek,

Gözyaşına karışmış ümitler ile bin şek. 

Benim de yazacağım çok mudur acep böyle,

Bir andım var; içten bitmemek, sönmemek öyle.

Türk yurdunu hayran bırakıp döneyim dedim,

Türk yurduna bir yır bırakıp yurda döneyim. 

Selam söyledi Kazak denen dupduru gözen,

Selam söyledi kırlangıcın kutlu ilinden.